|
Efsaneye göre, burası Avrupa topraklarında bir kedinin ilk kez bir evcil hayvan olarak yetiştirildiği yerdir; Kıbrıs'ın yerlileri günümüzde hala kadilerle özel bağlarını sürdürüyorlar. Birçok kişi herhangi bir temele dayandırmaksızın Kıbrıs'a kedi adası der. Ancak, 2004 yılında en eski kedi kalıntıları burada ortaya çıkarıldı. Arkeologlar, sekiz aylık bir kedinin kemiklerinin insan kalıntılarının yanında bulunduğu bir mezar buldular. 9500 yıllık mezar alanı, evcil kedilerle ilgili en eski tarihi yerdir.
Kediler ve Kıbrıs söz konusu olduğunda, çoğumuzun aklına kedilerle özel bir bağlantısı olan St. Nicholas manastırıgelir. Manastır MÖ 325 civarında inşa edilmiştir ve o zamanlar bölgede yaşayan insanlar için korkunç zamanlar yaşanmıştır. Efsanelere göre kırsal kesim, yerlilerin hayatlarını çok acı hale getiren zehirli yılanlarla doluydu. Bu zordurum, İmparator Konstantin'in annesi Helena'nın Mısır ve Filistin'den gemilerle 1000 kedi getirmesiyle sona erdi.
Kediler işlerini yaptılar, kısa sürede yılanları tamamen yok ettiler. Çevredeki köyler, en az yüz kedinin daima orada yaşaması ve onlara bakacak birinin olması koşuluyla manastır sakinlerini maddi olarak desteklediler. Türk fethiyle beraber manastırdaki düzenli yaşam sona erdi ve bu da bu büyük bir kırılmaya neden oldu çünkü kedilere bakacak kimse kalmadı. Kediler ülke çapın dağıldı ve çoğaldı. Bu da muhtemelen Kıbrıs'taki sokak kedisi nüfusunun neden bu kadar büyük olduğunu açıklıyor. Ancak insanlar kedilerle bağlarını hiçbir zaman kesmedi, sokak hayvanları söz konusu olduğunda bile onları besliyor ve onlara bakıyorlar. Manastır daha sonradan yine inşa edildi, ancak eski yerlilerle beraber manastırda kedi besleme geleneği de yok oldu.
Hikaye 1983'te bir grup rahibenin birkaç kediyle manastıra taşınmasıyla devam etti. Yıllar geçtikçe hayvan sayısı artmaya başladı, günümüzde manastırın duvarları arasında dolaşan yaklaşık 70 kadife taban var. Hükümet rahibeleri biraz desteklese de, dört ayaklı olanlara çoğunlukla bağışlarla bakabiliyorlar.